Hava o kadar güzel ki, ilkbaharın güzel kokuları yakmayan ama ısıtan güneşin ışıkları ile birleşiyor.
Belediye otobüsü ile köprüden geçerken aralık olan camdan tatlı tatlı boğaz kokusu geliyor.
Tam mevsimin ve yaşadığın şehrin güzelliği içinde hayaller kurarken, otobüsün yanından motosikletlinin biri gazlayarak geçiyor.
Kulaklara zarar veren o tatsız egzoz sesi önce vızıltıya daha sonra otobüs insanlarının uğultusuna dönüşüyor.
İşte bu sırada ‘bende, bende yapabilirim!’ deyip ilk durakta inmek üzere düğmeye basıyorsun. Amacın motosikletle yapılabilecek en kolay! İş olan Moto Kurye olmak. Motosiklet sürmeyi öğrenmek, ehliyet almak, motosiklet almak, ekipman almak gibi çok önemli olmayan aşamalara girmeden direk konuya giriyorum.
Belki gerçekte Motosikletli Kurye olmanın ne kadar kolay! Olduğunu anlayabilirsin.
Hava o kadar güzel ki insanlara terden vücutlarına yapışmış gömlekleri bile fazla gelirken kimisi deriden, kimisi korumalı farklı malzemeden kıyafetler giymek zorundadır Motosikletli Kurye.
Çünkü Nişantaşı trafiğinde beklemekten sıkılmış bazı araç sürücüleri zort diye kapıyı açıp ağrıyan belini esnetmek için araçtan inmeyi deneyebilir.
Tabi ki inemez çünkü o sırada o aracın yanından geçmekte olan motosikletli kurye kapıya çarpmıştır.
İyi ihtimalle ters tarafa devrilmiş ve motorun altında kalmıştır.
Aynalardan biri kırılmış, sağ elindeki fren kolu eğrilmiştir.
Biraz da ha kötü ihtimalle parmakları fren kolu ile kapı arasında kalmış kırılmıştır.
Biraz daha iyi ihtimalle diz kapağını kapıda bırakmış ve birkaç ameliyat ve 6 ay sonra ayağa kalkabilmiştir.
En kötü ihtimalle hayatını o kapıda bırakmış tır.
Yine hava o kadar sıcaktır ki boğaz köprüsünden Avrupa yakasına geçerken Zincirlikuyu sapağında seyir halindeyken iki araba önündeki şoför camdan yarım kalan su şişesini dışarı atar.
Sağa doğru 60 km ile ilerleyen virajda su şişesi yerde patlar ve viraj yapmakta olan 150’lik kurye motoru yere yayılan suda kayarak kenardaki katil bariyerlere sürüklenerek çarpar.
İyi ihtimalle asfalt yanığı ile yerden kalkar. Kötü ihtimalle ölür.
Baharları ve yazı atlattın, artık geri dönüşte yok mecburen ilk kışını motosiklet üzerinde geçireceksin.
Daha dikkatlisin tabii daha yavaş daha kontrollüsün. Ama kışın tehlike illaki darbeye bağlı olamayabiliyor.
Yani psikolojik darbelere bakman lazım.
Esentepe adı gibi çok eser.
Hatta orada bir marka plaza vardır ki plazalar bu kadar popüler olmadan da orada duran obelisk gibi bir yapıdır.
Taksiden indikten sonra kapıdan içeri girene kadar çok çaba harcar insanlar, rüzgârdan, yağmurdan çok etkilenirler.
Şehrin çok önemli yerli ve yabancı firmaları bu plazada ikamet ederler.
Önemli CEO lar olduğu kadar önemli müdürler, asistanlar da bu plazada mesailerini doldururlar.
Hatta o asistanlar gayet önemli gönderileri motosikletli kuryelerin hizmeti ile şehirde istedikleri yere ulaştırırlar.
Ve o önemli asistanlar kuryenin kıyafetindeki bu pisliği görmezden gelip aldıkları hizmetin kalitesine bakarlar.
Ama o plazaya maalesef kuryeler üzerlerindeki hava şartlarının etkileri sebebiyle giremezler. Yağmur, gökten yağdığı gibi tertemiz değil yerden kalkan çamurla beraber motosikletli kuryenin üzerinde hoş olmayan tatsız bir tabaka haline gelir.
Elbisesi iyi olan Kurye dışardaki durumu hissetmez zaten hissetse de bu işi yapamaz.
Motorunu da yakına değil yan sokağa park etmek zorundadır çünkü kuryeler plazanın önündeki otoparka park edemezler.
Dolayısı ile dışardaki şartlardan etkilenmiş kuryeyi plazadan içeri girip evrak almak üzere 26. Kata çıkacakken kapıdaki güvenlik memuru önünü keser.
Gerekçe kıyafetin üzerinden süzülen çamurlu yağmur sularıdır. Önce kapı girişinde bekletir. Sonra dışarı çıkartır.
Hafif yollu ileri geri konuşur. 20 dakika beklettikten sonra gönderinin aşağıya gelmesi sağlanır ve kurye yoluna devam eder.
Ertesi gün aynı hava şartlarında pahalı motorunu aynı plazanın parkına park eden pahalı motosiklet kıyafetleri giymiş adam aynı plazanın güvenliğinden geçerken yine dün aynı yerde görev yapan aynı güvenlik memuru vardır.
Ama nedense aynı olan bir çok enstantaneye rağmen pahalı olan motosikletli adam resepsiyona hatta 26 kata kadar çıkabilmiştir.
Ne var ki bunda demeyin, ikisi de aynı adam ama birinde iş elbisesi var birinde iş elbisesi yok.
Yani Moto Kurye olunca o plazaya giremezsin arkadaş, çünkü etrafı kirleten bir şeysin sen. Ama iyi ihtimal en azından ölmedin hala hayattasın.
Motor olmadan motosikletli kurye olunmaz değil mi? Peki motorunu gireceğin binanın önüne koymana izin vermezler ve sana 100m ileriye bırak derlerse ne olur?
Evrağı almak için motordan iner direksiyonu kitler, 100m yürür 15 kat yukarı çıkar 5 dakika bekler, aşağı iner 100m motorun yanına yürürsün.
Fakat oda ne? Motosikletini çalmışlar. Ve özellikle maslak ta başına gelmiş bu olay.
Hatta sen tek başına değilsin zaman içinde onlarca motosiklet bu şekilde çalınmıştır o bölgeden.
Peki ne yapmalısın o zaman.
Sen şehrin trafiğinden ve zaman kaybından kaçınan insanlara hizmet götürürken Evrağı almaya gitmeden önce motoru uygun bir yere park eder, motordan iner, direksiyonu kitler, arka çantadan zinciri çıkartır, uygun yere kitler kakını çıkartır, 100m yürürken terlememek için kıyafetlerini rahatlatır, plazaya gider, güvenlikten geçerken üstündeki metalleri çıkartır, resepsiyon sonrası daha yavaş çalışan yük asansörü ile 15 kata çıkarsın. Aynı yolla geri döner ve motorunun marşına bastığında fazladan ve seninle ilgisi olmayan 20 dakikayı telefi etmek için ya kurala uymazsın ya da gereksiz hızla muhtemelen kaza yaparak kötü ihtimalle ölürsün.
Motosikletli Kuryelik deyip sakın yabana atma. Henüz bir okulu yok ama hasta yakınından hakaret işiten doktor gibi olur çoğu zaman.
Ya da davayı kaybetmiş avukat gibi azarlanır çünkü onunda müvekkili para vermiştir hizmeti karşılığında.
Renk körü olan müşterisi duvar rengini ayırt edemediği için tekrar tadilat yaptırmak zorunda kalan içmimar gibi aynı yolu tekrar gitmek zorunda kalır.
Bütün kaliteli meslekler kadar zor ve şereflidir motosikletli kuryelik, lütfen bunu aklınızdan çıkarmayın.