Adı ilk duyulmaya başlandığından beri Kurye ile Kargo hep karıştırılmış ya da kıyaslanmıştır.

Öncelikle gerekçe fiyatlandırma olmuştur. Bu sebep le aynı şehirde olsa bile insanlar daha ucuza! diyerek kargoyu seçmişlerdir.

Kargo derken tabi ki ülkemizin dört bir yanına teslimat yapabilen birden fazla markası olan takriben 50 milyar dolarlık dev bir sektörden bahsediyoruz.

Bu sektör binlerce çalışanı ile neredeyse ülkenin %60’ına hizmet veriyor. Muazzam değil mi?

Ancak son 10 yılda özellikle markaların artması ve büyümesi sonrasında yaşanan çok enteresan tatsız durumları incelemek gerekiyor.

Örneğin tv reklamlarına milyonları harcayan bu kargo firmasının 444’le başlayan çağrı merkezini arıyorsunuz.

Telefondaki erkek arkadaşa adres verip gönderinizin alınmasını bekliyorsunuz.

Ha tabi bu arada görüşmeler kayıt altında.

Ancak akşam oldu ve kimse gelmedi sizde ertesi gün tekrar arıyorsunuz.

Telefon numaranızı verince kaydı görüyorlar ve diyorlar ki “dün bayan arkadaşımız kaydınızı filan şubeye aktarmış ancak şube çok yoğunmuş bugün geleceklermiş!” dün kü erkek arkadaş bayan oldu ama olsun yeter ki kargo gelsin hizmetini yapsın.

3. gün ne gelen var ne giden ve tabi siz bir daha arıyorsunuz ne oluyor diye? Fakat o ne şube o kadar yoğunmuş ki sizden gelip hala alamıyorlar gönderiyi.

Sizde her çağrı merkezi ile konuşan işi görülmeyen vatandaş edasıyla sinirlenip başka bir kargo şirketi ile irtibata geçiyorsunuz.

Diğer kargo şirketi saha elemanı 3 saat sonra geliyor ve 500 gram’lık paketi sizden alıyor.

Artık rahatınız çünkü yarın bu paket adrese ulaşacak. Ancak sonra başka bir hikaye başlıyor sizin paket için.

Göndermiş olduğunuz paketin bulunduğu sokakta sadece numara yanlış yazılmış diye on iki liralık gönderiyi teslim etmiyor.

Paketin üzerindeki telefonu aramıyor ya da etrafa sormak suretiyle eski sistem işini bitirmeyi, görevini yapmayı düşünmüyor.

Sokağa kadar gelmesine rağmen geri dönüyor, arabada ki diğer paketlerin yanına atıyor akşama kadar dolaşıyor mesai bitimine doğru gelip yanlış adres diyerek şubeye bırakıyor.

Şubedeki arkadaşlar telefonla arayıp durum bilgilendirmesi yapmıyor fakat sisteme girip adresin yanlış olduğunu bildiriyor.

Milyar dolarlık markanın bilmem kaç bin liralık web sayfasında gönderi kodunuzu girip alt bölüme baktığınızda o çok önemle beklediğiniz beklediğiniz kargo gönderinizin üç gündür sizden 700 metre ilerideki kargo şubesinde beklediğini hatta belki de iade olarak geri gittiğini görebiliyorsunuz.

Milyar dolarlar, milyonlar, binler ve sizin on iki liralık paketiniz. Kaybınız bilmem kaç gün.

Hakkınızı aramak istiyorsunuz ama kuralların böyle olduğunu söylüyorlar size. Baktık yoktunuz diyorlar.

Telefon ettik ama açmadınız diyorlar, kapıya kağıt yapıştırma işi zaten merkezden gelen talimatla kalktı diyorlar.

Neticeyi özetliyorum: ne kadar büyük şirket olursanız olun, teslimatı yapan arkadaş işini sevmez se siz bu işi yapamazsınız.

Şimdi aynı mevzuyu Kurye ye uyarlayalım.

Geldi, direk sizin elinizden aldı, adrese baktı gitme süresine göre tatlı fakat yorgun bir tebessümle selam verip sizden ayrıldı.

Teslimat süresine göre yerine ulaştı. Bir baktı ki sokak doğru ama kapı numarası yanlış. Hemen gönderinin üzerindeki telefonu aradı.

İrtibatı sağladı gerçek numarayı öğrendi ve teslimatı gerçekleştirdi.

Baktı ki gönderide telefon yok. Önce tabelalara baktı, adresin üzerindeki detayları okudu. Apt. ismi gibi mesela.

Hımmm oda mı yok, esnafa bakalım onlar ne diyecek dedi? Bakkal manav derken hay Allah bu da olmadı.

Merkezi aradı problemi anlattı. Şirket irtibat görevlileri kaydı veren yeren ulaştı ve problemi anlattı.

Kaydı verenin yönlendirmesi ile birkaç dakikada gönderi yerine ulaştı.

Müşterinin telefonuna ve kayıtlı mail adresine teslimat bilgileri iletildi bile.

Demek ki işi başarmak için milyar dolarlık marka olmak değil görevini doğru yapan zincirin en sonundaki elaman olmak gerekiyormuş.

Unutmayın ucuz olması iyi olmasını gerektirmez. İçinde bulunduğumuz ortamda zaman denen kavrama paha biçilemiyor maalesef.

Sizde zamanınızı ve paranızı sokağa atmayın.